DURAN ARAÇTA ÇIKAN YANGININ HUKUKİ SONUÇLARI VE HASARA İLİŞKİN SİGORTA SORUMLULUĞU
YANAN ARACA İLİŞKİN HUKUKİ VE SİGORTA SORUMLULUĞU ARAŞTIRMA NOTU
KONU : Hareket halinde olmayan araçta çıkan yangına ilişkin hukuki araştırma ve gelen hasara ilişkin sigorta sorumluluğu
TARİH : 27.05.2019
HAZIRLAYAN : Stj. Zana ŞAHİN
Taşınır satış sözleşmesinde, satıcı, alıcıya karşı satılanın ayıplarından ötürü sorumludur. Satıcının ayıptan sorumlu tutulabilmesi için alıcının gözden geçirme ve bildirim külfetini yerine getirmesi gerekir. Söz konusu külfetler, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 223 hükmünde ve tacirler arasındaki ticari satış sözleşmeleri bakımından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 23/I – b. (c) hükmünde belirlenmiştir. Diğer yandan, tüketici işlemi niteliğindeki satış sözleşmelerine ilişkin olarak, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (eTKHK) m. 4/II hükmünde, bildirim külfeti düzenlenmiş ise de söz konusu külfete, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da (TKHK) yer verilmemiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 219 hükmünde, satıcının ayıptan sorumluluğu; “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur./Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” şeklinde belirlenmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 8/I. maddesinde de ayıplı malın, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan malı ifade ettiği öngörülmüştür.
Bu çerçevede, ayıp, genel bir ifadeyle subjektif olarak satıcının satış konusu mala ilişkin vaat ettiği ve objektif olarak bulunması gereken nitelikler yönüyle eksikliği ifade eder. Böylece, satılana ilişkin satıcının bildirdiği nitelikler ile satılanda ondan beklenen faydayı sağlayacak normal olarak bulunması gerekli niteliklere ilişkin eksiklikler ayıp olarak karşımıza çıkar.
Ayıptan sorumluluk da satılanın, satıcı tarafından vaat edilen nitelikleri taşımaması veya satıcı tarafından vaat edilmemiş olsa da satılanın niteliği gereği değerini veya ondan beklenen faydayı azaltan ya da ortadan kaldıran eksikliklerinden dolayı satıcının sorumluluğunu ifade eder ve satıcının kusurundan bağımsız kanundan doğan bir borç niteliği taşır. Satıcının ayıbın varlığından haberdar olması aranmaz. Diğer yandan, ayıp halinde, alıcı, satış sözleşmesi ile ulaşmak istediği ifa menfaatini elde edemediğinden, ayıptan sorumluluk, satıcının satılanın teslimi ve mülkiyetini geçirme borcunun tamamlayıcısı olma özelliğini gösterir. Ayıbın varlığına ilişkin ispat yükü ise alıcı üzerindedir.
Satıcının satılanın ayıpları nedeniyle sorumluluğuna gidebilmesi için satış konusu malın alıcıya teslim edilmiş olması; alıcının, satılanı gözden geçirmesi (muayene) ve bunun neticesinde ayıbın varlığını tespit etmesi halinde bunları satıcıya bildirmesi (ihbar) gerekir. Nitekim alıcının, satıcının ayıptan sorumluluğuna dayanabilmesi için söz konusu külfetleri yerine getirmesi aranır; aksi halde, kural olarak satılanın kabul edildiği sonucu ortaya çıkar (TBK m. 223/II). Ancak satıcının ağır kusurlu olması veya satıcılığın meslek edinildiği hallerde külfetlerin yerine getirilmemesi ayıptan sorumluluğa gidilmesine engel teşkil etmez (TBK m. 225). Söz konusu hüküm, 818 sayılı Borçlar Kanunu (eBK) m. 200 düzenlemesinden farklı olarak, özellikle satıcılığın meslek edinilmiş olduğu satış sözleşmelerinin hüküm kapsamına alınmış olması göz önünde bulundurulduğunda, sorumluluğun kurulmasında külfetlerin yerine getirilmesinin aranmayacağı halleri genişletmiştir.
Alıcının satılanı gözden geçirme ve ayıpları bildirme külfeti, gerçekleştirilmesi gereken süre yönüyle TBK m. 223 ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 23/I – b. (c) hükmünde farklı esasa bağlanmıştır. Diğer yandan, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (eTKHK) m. 4/II hükmünde, bildirim külfeti ve buna ilişkin süre tayin edilmiş ise de 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) m. 8 vd.da düzenlenen ayıptan sorumluluk hükümleri arasında söz konusu külfete de yer verilmemiştir. Nitekim satış sözleşmelerinin tabi olduğu kanunun belirlenmesi ve buna göre, gözden geçirme ve bildirim süresinin tayin edilmesi yönüyle ayrı değerlendirme yapılması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Hükümlerin Kişi Bakımından Uygulama Alanının Belirlenmesi
Gözden geçirme ve bildirim külfetinin tabi olduğu sürelerin tayin edilmesi bakımından, satış sözleşmesinin hangi kanun kapsamında (TKHK ve TBK) yer aldığının belirlenmesi;
A. TKHK Kapsamındaki Satış Sözleşmeleri
TKHK m. 2 hükmü uyarınca, TKHK, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar. Tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder [TKHK m. 3/I-b. (k)]. Tüketici işlemi ise mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemdir [TKHK m. 3/I-b. (l)]
Diğer bir ifade ile tüketici, sözleşme konusunu kendi ihtiyaçlarını gidermek için kullanan veya tüketen; elde etmiş olduğu malı tekrar piyasaya sürmeyen ve tamamıyla kendi ihtiyaçları için kullanmak ve yararlanmak amacı takip eden nihai kişidir.
B- TBK Kapsamındaki Satış Sözleşmeleri
TTK ve TKHK kapsamı dışında kalan satış sözleşmeleri hakkında, özellikle alıcının tacir ya da tüketici sıfatının bulunmadığı satışlar bakımından TBK hükümleri uygulama alanı bulur. Bu kapsamda, satıcının ticari ya da mesleki faaliyet kapsamında, alıcının ise mesleki faaliyet kapsamında hareket ettiği satışlar; alıcı ve satıcının mesleki faaliyet kapsamında hareket ettiği satışlar; alıcının tüketici sıfatıyla hareket ettiği, satıcının ticari ya da mesleki faaliyeti dışında hareket ettiği satışlar; alıcının ticari ya da mesleki faaliyeti kapsamında hareket etmesi yanında, satıcının, ticari ya da mesleki faaliyeti kapsamında hareket etmediği satışlar hakkında TBK hükümleri uygulanır.
Gözden Geçirme ve Bildirim Külfetinin Yerine Getirilmesine İlişkin Sürelerin Belirlenmesi
Alıcı, yukarıda ifade edildiği üzere, satıcının ayıptan sorumlu tutulması bakımından gözden geçirme ve bildirim külfetini yerine getirmelidir. Söz konusu külfetlerin yerine getirilmesi süresi, ayıbın ortaya çıktığı satış sözleşmesi türüne ve ayıbının niteliğine göre farklılık gösterir.
A. TBK Kapsamındaki Satış Sözleşmeleri Bakımından
Alıcının gözden geçirme külfetini yerine getirmesi bakımından, eBK m. 198/I hükmü ile alıcının satılanı örf ve âdete göre imkan hasıl olur olmaz muayene etmesi gerektiği öngörülmüştü.
TBK m. 223/I hükmünde de alıcının işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz satılanı gözden geçirmek zorunda olduğu belirlenmiştir. Görüleceği üzere, söz konusu hükümlerle gözden geçirmeye ilişkin kesin bir süre tayin edilmemiş ve hakime takdir yetkisi verilmiştir.
Gözden geçirmenin gerçekleştirilmesi için yukarıda ifade edildiği üzere, eşyanın alıcıya teslim edilmiş olması (fiili hakimiyetin kurulması) lazım gelir. Böylece gözden geçirme süresi malın alıcıya veya temsilcisine teslim edildiği andan itibaren başlar. Alıcının gözden geçirmeyi kusurlu olarak geciktirmemesi ve gözden geçirmenin, işlerin olağan akışına uygun bir süre içerisinde yapılması gerekir.
Alıcı, gözden geçirme neticesinde tespit ettiği ayıpları ve ortaya çıkan gizli ayıpları satıcıya bildirmek külfeti altındadır. Alıcının açık ayıpları ve gizli ayıpları bildirme külfetinin başlangıcı birbirinden ayrıdır. Hüküm ile açık ayıplar ve gizli ayıplara ilişkin bildirim külfetinin yerine getirilmesine ilişkin süre birbirinden farklı olarak tanzim edilmiştir. TBK m. 223 hükmünden farklı olarak, eBK m. 198/I ve III hükmü ile alıcının gözden geçirme neticesinde tespit ettiği (açık) ayıpların ve gizli ayıpların “derhal” bildirilmesi gerektiği tayin edilmişti. Hükümdeki derhal ibaresinin yine işin gereğine göre takdir edilmesi gerektiği; işin ve halin gösterdiği sürede bildirimin yapılacağı kabul edilmekteydi. Öncelikle satış sözleşmesinin kurulduğu sırada, alıcının satılanı incelemesi mümkün olmamışsa açıkça görülen ayıplar (aşikar ayıplar) gözden geçirmeye gerek olmaksızın uygun bir sürede gecikmeksizin satıcıya bildirilmelidir.
Gizli ayıplar ise TBK m. 223/II gereği hemen satıcıya bildirilmelidir. Hükümde gizli ayıplar bakımından, açık ayıplara ilişkin belirlenen süreden farklı bir esas benimsenmiştir. Ayıbın gizli ayıp olduğuna ilişkin ispat yükü ise alıcı üzerindedir. Ayıbın bildirimine ilişkin süreler, hak düşürücü süre niteliği taşır.
Bildirim ile aynı zamanda seçimlik hakkın da kullanılması zorunlu değildir. Bildirimin yerine getirilmesi neticesinde zamanaşımı süresinde seçimlik hakkın kullanılması olanaklıdır. Ancak gözden geçirme ve bildirim külfetinin, ayıptan sorumluluğa ilişkin TBK m. 231/I uyarınca iki yıllık zamanaşımı süresi içerisinde gerçekleştirilmesi gerekir. Zamanaşımı süresi satılanın tesliminden itibaren başlar. Bu bakımdan, iki yılın tamamlanmasının ardından ortaya çıkan gizli ayıptan ötürü, satıcının sorumlu tutulması mümkün olmaz. Ancak, alıcı, bildirdiği ayıplar bakımından, iki yıl tamamlanmış olsa da
def ’i yoluyla haklarını ileri sürebilir
B-TKHK Kapsamındaki Satış Sözleşmeleri Bakımından
Tüketici satışlarında, eTKHK’nin 4/II hükmü ile tüketicinin, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlü olduğu öngörülmekteydi. Bu bakımdan, hükümde gözden geçirme külfetine yer verilmemekte ve belirtilen süre içerisinde ayıbın bildirimi tayin edilmekteydi. Gizli ayıplar bakımından ise eBK m. 198/II-III uyarınca bildirimin yapılması gerekmekteydi.
TKHK m. 10/I-II ile “Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmıyor ise uygulanmaz. Tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği hâllerde, sözleşmeye aykırılık söz konusu olmaz. Bunların dışındaki ayıplara karşı tüketicinin seçimlik hakları saklıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu çerçevede, TKHK bakımından tüketicinin satılana ilişkin olarak gözden geçirme ve bildirim külfetine yer verilmemiştir. Hükme ilişkin gerekçede de seçimlik haklardan faydalanılabilmesi için bildirim külfetinin kaldırıldığı açık olarak ifade edilmiştir. Külfetlere yer verilmemesi, yukarıda da ifade edildiği üzere, ticari satışlar dışındaki satışlar bakımından kabul edilen düşüncenin de bir yansıması niteliğindedir. Böylece tüketici, satılanın ayıpları nedeniyle süreye bağlı mahiyette bir gözden geçirme ve bildirim külfetini yerine getirmiş olması gerekmeksizin zamanaşımı süresi içerisinde TKHK m. 11 hükmünde belirlenen seçimlik haklarını kullanabilmek imkanına sahip kılınmıştır. Söz konusu külfetler kaldırıldığından, zamanaşımı süresi içerisinde ayıp nedeniyle TBK m. 112’ye başvurma (TKHK m. 11/VI) ihtiyacı bulunmadığı da ifade edilmektedir. TKHK m. 12/I uyarınca, zamanaşımı süresi iki yıldır. Diğer yandan, TKHK m. 10/II hükmü uyarınca, tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte kendisine bildirilen ayıptan haberdar olduğu veya makul olarak haberdar olmasının kendisinden beklendiği hallerde, satıcının ayıptan sorumlu tutulması mümkün olmaz. Söz konusu hüküm, TBK m. 222/I-II hükümlerinde belirlendiği üzere, alıcının bildiği ayıplar ve olağan bir incelemeyle tespit edilebilen aşikar ayıplar nedeniyle satıcının sorumluluğunu kaldırmaktadır.
Gözden Geçirme ve Bildirim Külfetinin Yerine Getirilmemiş Olmasına Rağmen Satıcının Sorumlu Tutulabilmesi
Külfetlerin yerine getirilmemesi, alıcı kanunda tanınan seçimlik haklardan faydalanabilmek imkanını kaybeder148. Nitekim gözden geçirme ve bildirim külfetinin usulüne uygun şekilde ve sürede yerine getirilmemiş olması, alıcının satılanı bu haliyle ayıplı olarak kabul ettiği varsayımına (fiksiyon) bağlanmıştır149 (TBK m. 223/II). Aksinin ispat edilmesi mümkün olmaz. Bu bakımdan, alıcı, gözden geçirme ve bildirme külfetini yerine getirmezse satılanı kabul etmiş sayılır ve seçimlik haklarını kaybeder. Söz konusu sonuç, gerek gözden geçirme suretiyle tespit edebileceği açık ayıplar bakımından; gerekse gözden geçirmeyle belirlenemeyecek nitelikteki gizli ayıpların bildirilmemiş olması bakımından geçerlidir (TBK m. 223/II). Her iki halde de satılan kabul edilmiş sayılır. Nitekim yapılan bildirim, kullanılacak seçimlik hak bakımından dayanak teşkil eder. Esas itibarıyla alıcının ayıptan sorumluluğa dayalı seçimlik haklarını kaybetmesi, bildirim külfetinin yerine getirilmemiş olması veya zamanında yerine getirilmemiş olmasının bir sonucudur.
Ancak TBK m. 225 hükmünde, “Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz.
Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm geçerlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre, satıcının ağır kusurlu olması halinde ve satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından bildirim külfetinin zamanında yerine getirilmediğinin ileri sürülmesi suretiyle sorumluluktan kurtulmak mümkün değildir. Böylelikle, söz konusu haller, satılanın kabul edildiği varsayımının işler hale gelmesine engel olur. Böylelikle alıcı, satıcıyı ayıptan sorumlu tutabilir ve seçimlik haklarını kullanabilir.
SONUÇ
Satıcının satılanın ayıpları nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için alıcının teslim edilmiş bulunan satılanı gözden geçirme ve bunun neticesinde ayıbın varlığını tespit etmesi halinde bunları satıcıya bildirme külfetlerini yerine getirmesi gerekir. Satılandaki ayıbın açık ya da gizli olarak nitelendirilmesi, gözden geçirme neticesinde tespit edilip edilemeyeceğine göre belirlenir. Gözden geçirme külfeti, satılandaki açık ayıpların tespit edilmesine ilişkindir. Satılandaki gizli ayıplar ise bu şekilde olağan bir gözden geçirme ile tespit edilemeyecek ayıplardır. Bu bakımdan, gözden geçirme külfeti açık ayıplara ilişkin olmakla birlikte bildirim külfeti hem açık hem de gizli ayıplara ilişkin olarak yerine getirilmelidir. Alıcının satılanı gözden geçirme ve ayıpları bildirme külfetinin yerine getirilmesi bakımından, TBK ve TTK hükümleri ile buna ilişkin hüküm öngörülmeyen TKHK kapsamında değerlendirme yapılmalıdır. Bu bakımdan, alıcının külfetleri yerine getirilmesine ilişkin sürenin belirlenmesi de öncelikle taraflar arasındaki satış sözleşmesinin hangi kanun kapsamında olduğunun tayin edilmesini gerektirir. Satış sözleşmesine konu malı alanın tüketici olduğu, satıcının sürekli olarak ticari veya mesleki faaliyeti kapsamında kazanç sağlamak amacıyla, sözleşme konusu malı ivaz karşılığında tüketiciye sunduğu ve böylece TKHK kapsamında bulunan satış sözleşmeleri bakımından tüketicinin satılana ilişkin olarak gözden geçirme ve bildirim külfetine yer verilmemiştir. Bu bakımdan, tüketici satılanın ayıpları nedeniyle süreye bağlı mahiyette bir gözden geçirme ve bildirim külfetini yerine getirmiş olması gerekmeksizin zamanaşımı süresi içerisinde TKHK m. 11 hükmünde belirlenen seçimlik haklarını kullanabilmek imkanına sahip kılınmıştır. Diğer yandan, TKHK m. 10/II hükmü uyarınca, tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte kendisine bildirilen ayıptan haberdar olduğu veya makul olarak haberdar olmasının kendisinden beklendiği hallerde, satıcının ayıptan sorumlu tutulması mümkün olmaz. Bu bakımdan, söz konusu hüküm, TBK m. 222/I-II hükümlerinde belirlendiği üzere, alıcının bildiği ayıplar ve olağan bir incelemeyle tespit edilebilen aşikar ayıplar nedeniyle satıcının sorumluluğunu kaldırmaktadır.
TBK kapsamındaki satış sözleşmeleri bakımından ise satış sözleşmesinin kurulduğu sırada, alıcının satılanı incelemesi mümkün olmamışsa açıkça görülen ayıplar (aşikar ayıplar) gözden geçirmeye gerek olmaksızın uygun bir sürede gecikmeksizin satıcıya bildirilmelidir. Açık ayıplara ilişkin olarak TBK m. 223/I uyarınca kesin bir süre tayin edilmemiş; işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz alıcının satılanı gözden geçirmesi ve uygun bir süre içerisinde tespit ettiği açık ayıpları satıcıya bildirmesi gereği öngörülmüştür. Gizli ayıplar ise TBK m. 223/II gereği hemen satıcıya bildirilmelidir.
Diğer yandan, satıcının ayıptan sorumluluğuna gidilebilmesi için alıcının, satılanın ayıplı olduğunu bilmemesi gerekir (TBK m. 222/I). Ayrıca TBK m. 222/II uyarınca, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplara (aşikar ayıplara) ilişkin olarak satıcı esas itibarıyla sorumlu olmaz. Alıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada satılanı inceleyebilmek imkanına sahip olması halinde, olağan (yeterli-dikkatli) bir inceleme ile tespit edilebilecek olan ayıplar nedeniyle satıcı sorumluluk altına girmez. Alıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada satılanı incelemek imkanına sahip olmamışsa hüküm uygulama alanı bulmaz; satıcının söz konusu aşikar ayıplar nedeniyle sorumlu tutulması mümkündür.
Bildirim külfetinin yerine getirilmesi bakımından gerek TBK ve gerekse TTK kapsamındaki satış sözleşmeleri bakımından, alıcının ayıp bildirimini zamanında göndermiş olması halinde bildirim külfetini yerine getirmiş olduğu sonucuna ulaşılarak bildirimin gönderim anı esas alınmak suretiyle bildirimin geç ulaşması riskinin alıcıya yüklenmemesi gereklidir. Böylece süre içerisinde gönderilen bildirimin, ilgili sürenin geçmesinden sonra satıcıya ulaşması halinde de alıcı sahip olduğu hakları kullanabilmek imkanına sahip olmalıdır.
TKHK ile kabul edildiği üzere, TBK kapsamındaki satış sözleşmeleri bakımından da olması gereken hukuk yönüyle, gözden geçirme ve bildirim külfetine yer verilmemesi ve zamanaşımı süresi içerisine alıcının talepte bulunabileceği sonucuna ulaşılmalıdır.
Gözden geçirme ve bildirim külfetinin usulüne uygun şekilde ve sürede yerine getirilmemiş olması, alıcının satılanı bu haliyle ayıplı olarak kabul ettiği varsayımına bağlanır (TBK m. 223/ II) ve böylece kural olarak, alıcı kendisine tanınan seçimlik haklardan faydalanabilmek imkanını kaybeder. Ancak TBK m. 225 uyarınca, satıcının ağır kusurlu olması halinde ve satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından bildirim külfetinin zamanında yerine getirilmediğinin ileri sürülmesi suretiyle sorumluluktan kurtulmak mümkün değildir. Bu çerçevede, TBK m. 225/II hükmü, öncelikle TBK ve TTK kapsamındaki, alıcı ile üretici vasfındaki satıcı arasındaki satış sözleşmeleri bakımından uygulama alanı bulmalıdır. Ayrıca üretici olmayan satıcı ile yapılan satış sözleşmeleri bakımından, satıcıdan orijinal ambalajlı ürünlerin, ambalajlarını açarak ayıplarını kontrol etmesi beklenmemeli ve bu haller, hüküm kapsamında görülmeyerek satıcının sorumlu tutulabilmesi için bildirim külfetinin yerine getirilmesi aranmalıdır. Üretici olmayan satıcının taraf olduğu ambalajlı olmayan ürünlere ilişkin satış sözleşmeleri bakımından ise satılanın gözden geçirmeye gerek olmaksızın ilk bakışta kolaylıkla anlaşılabilir nitelikteki aşikar ayıplarına dayalı olarak TBK m. 225/II hükmü uygulama alanı bulmalıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder